Konular

Allah Bizden Neler İstiyor? - 2/4

İniş Sırasına Göre


ŞURA SURESİ

İniş Sırası: 62 • Mushaf Sırası: 42 • Mekki Sure • 53 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


13. “Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin kuralı (şeriat) yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve birbirinizden ayrı düşmeyin.” Senin çağırdığın şey müşriklere ağır gelir. Allah, bu dini tercih edeni kendi tarafına (yoluna) seçer ve O’na yöneleni doğruya yönlendirir.”


47. Allah tarafından gelecek ve geri çevrilmesi mümkün olmayacak olan gün gelmeden önce Rabbinizin çağrısını kabul edip O'na dönün. Yoksa o gün ne sığınacak bir delik bulabilirsiniz, ne de yaptıklarınızı inkâra bir çare!

AHKÂF SURESİ

İniş Sırası: 66 • Mushaf Sırası: 46 • Mekki Sure • 35 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


15. Böylece Biz insana, ana-babasına iyi davranma görevini verdik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve onu zahmetle doğurdu! Onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü çağına ulaşıp da kırk yaşına varınca dedi ki: “Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimetine şükretmeye ve razı olduğun işler yapmaya (emirlerini bildirerek) beni sevk eyle! Benim için soyumdan gelenler de iyi kimseler olsunlar! Şüphesiz ben Sana tövbe ettim ve elbette ben teslim olanlardanım.”

16. Onlar öyle kişilerdir ki; yaptıklarının en iyisini onlardan kabul ederiz ve onların kötülüklerinden geçeriz. Cennet arkadaşları arasındadırlar. Bu, kendilerine vadedilen dosdoğru bir vaattir.

KEHF SURESİ

İniş Sırası: 69 • Mushaf Sırası: 18 • Mekki Sure • 110 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


23. “Hiç bir iş için: "Ben bunu yarın yapacağım" deme,

24. "Allah gerekli desteği verirse" dersen o başka. Unutursan Rabbini hatırla ve de ki: "Belki Rabbim beni yarından da yakın bir vakitte başarıya ulaştırır."


27. Öyleyse Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku! O’nun sözlerini değiştirecek yoktur. Ve asla O’nun dışında bir sığınak da bulamazsın!

28. Sen sabah akşam, Rablerinin rızasını isteyerek yalvaran kimselerle beraber ol! Dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma! Kalbi Bizi anmaktan gafil olan, sırf tutkusuna uyan ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma!

NAHL SURESİ

İniş Sırası: 70 • Mushaf Sırası: 16 • Mekki Sure • 128 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


71. Allah rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kılmıştır. Üstün kılınanlar, ellerindeki rızıkları hakimiyetleri altındakilere verip de onları kendileri ile o rızıkta eşit yapacak değildir[*]. Allah’ın nimetini bile bile inkar mı ediyorlar?

[*] Hiç kimse yanındaki esiri kendisi ve ailesiyle eşit konumda tutmaz. Onların ihtiyaçlarını karşılama konusunda nebîmizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Elerinizin altındaki esirler ailenizin fertleri ve kardeşlerinizdir. Onları hâkimiyetinize veren Allah’tır. Allah kimin hâkimiyetine kardeşini vermişse yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve ağır işler yüklemesin, yükleyecekse ona yardım etsin.” (Buhârî İman/22 babu’l-meâsı min emr’il-cahiliye) Nitekim Nur 24/58’de esirlerin aile içinde rahatça dolaşabilecekleri hükme bağlanmıştır. Benzer şekilde, Allah da kendi yarattığı kullarla hakimiyetini paylaşacak değildir. Öyleyse Allah’a ortak varlıklar uydurmayın.


90 . Gerçek şu ki Allah; adaleti, ihsanı/iyiliği ve akrabaya vermeyi emrediyor! Fuhşu/iğrenç işleri, kötülüğü ve azgınlığı yasaklıyor! Düşünüp de tutasınız diye, size öğüt veriyor.

91. (Allah’ı şahit tutarak) sözleşme yaptığınız zaman, Allah ile olan sözleşmenizi yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın! Çünkü üzerinize Allah’ı kefil tutmuştunuz. Muhakkak ki Allah yaptıklarınızı biliyor.

92. Bir toplum (ümmet), başka toplumdan üstün diye, yeminlerinizi bozulabilir sayıp ipliğini sağlam eğirdikten sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah bu şekilde sizi sınar. (Mezardan) kalkış günü, aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz konuları size elbette bildirecektir.

93. Tercihi Allah yapsaydı hepinizi tek bir ümmet haline getirirdi. Ama Allah, (sapıklığı) tercih edeni sapık sayar, (doğru yolu) tercih edeni de yoluna kabul eder. Yaptıklarınızdan elbette sorguya çekileceksiniz.

94. Asla yeminlerinizi bir kandırma aracına dönüştürmeyin; yoksa ayağınızı sağlam basmışken (zemin alttan) kayıp gider ve Allah yolundan uzaklaşmanızın kötü sonuçlarını (yudum yudum) tadarsınız; üstelik (ötede) sizi bekleyen daha korkunç bir azap bulursunuz.

95. Öyleyse, Allah ile yaptığınız sözleşmeyi/O’na verdiğiniz sözü, geçici bir şey olan (dünyalık) karşılığında değişmeyin!.. Şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz!


98. Bundan böyle Kur`an okuyacağın zaman, öncelikle kovulmuş şeytandan Allah`a sığın.


114. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinin helal ve temiz olanlarından yiyin. Eğer yalnızca O na kulluk etmek istiyorsanız, nimetlerinden dolayı Allah’a şükredin.

115. O size ancak; ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adına kesilenleri haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa, saldırmadan ve sınırı aşmadan yiyebilir. Şüphe yok ki Allah; bağışlayandır, esirgeyendir!

116. Dillerinizin yalan yere nitelemesinden dolayı, “Şu helaldir, şu haramdır” demeyin. O zaman, Allah’a karşı iftira atmış olursunuz. Şüphesiz ki, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa ulaşamazlar.

117. Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azap...


126. (Ey müminler!) Eğer (size zulüm/hainlik edenlere) ceza verecekseniz, ancak size yapılanın misli/dengi/aynısı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz (af yolunu tutarsanız), elbette ki bu sabredenler için daha hayırlıdır/iyidir.

127. Sabret! Senin sabrın, ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlar için üzülme. Kurdukları tuzaklardan dolayı da kaygı duyma!

128. Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.

İBRAHİM SURESİ

İniş Sırası: 72 • Mushaf Sırası: 14 • Mekki Sure • 52 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


31. İnanmış kullarıma de ki namazlarını tam kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden gizli-açık (hayra) harcasınlar. Bunu öyle bir gün gelmeden yapsınlar ki o günde ne alış veriş, ne de dostluk olacaktır.

afrikadaki açlık

Afrika'da her beş saniyede bir çocuk ölüyor. Allah müslümanlara bu gibi açlıkla mücadele etme, ortadan kaldırma görevi yüklemiştir.

MÜMİNUN SURESİ

İniş Sırası: 74 • Mushaf Sırası: 23 • Mekki Sure • 118 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


97. Ve de ki: “Ey Rabbim! Sana sığınırım, şeytanların kışkırtmalarından!

98. Rabbim! Sana sığınırım, bana uğramalarından” (zihnime kötü fikir vermelerinden).


117. Kim Allah ile birlikte başka bir ilaha yalvarırsa –ki bu kişinin hiçbir delili yoktur– o kimsenin hesabı ancak Rabbinin katındadır. Şüphesiz ki kâfirler kurtulamayacaklardır.

118. Öyleyse, de ki: “Rabbim! (Beni) bağışla ve (bana) merhamet et. Çünkü Sen, merhamet edenlerin en iyisisin!”

RUM SURESİ

İniş Sırası: 84 • Mushaf Sırası: 30 • Mekki Sure • 60 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


17. Akşam vakti içinde bulunduğunuzda ve sabaha çıkarken Allah’a ibadet edin.

18. Göklerde ve yerde her şeyi mükemmel yapmak Allah’a özgüdür. İkindide ve öğle vaktinde bulunduğunuzda da ona ibadet edin.


30. O halde sen, Allah’ı birleyen olarak yüzünü dosdoğru bu dine çevir, Allah’ın fıtratına (sünnetine/tabiat kanununa), insanları ona (bir ilme) göre yarattığı o fıtrata/kanuna... Allah’ın tabiat kanununda hiçbir değişiklik olmaz! İşte, dosdoğru din budur! Fakat insanların birçoğu bilmiyor.

31. Gönülden bağlılar olarak, O’na yönelenler olun. O’na sığınarak korunun. Namazı kılın ve müşriklerden/O’na ortak koşanlardan olmayın!

32. Onlar ki, dinlerini parça parça eden ve cemaat cemaat olanlardır! Her bir cemaat (bu Kur’an ile değil de), kendi yanlarındaki (eserleri) ile övünüp sevinmektedir!


38. O halde sen, akrabaya/yakınlarına/yakınında olana hakkını ver, yoksula da yolcuya da!.. Bu Allah’ın rızasını isteyen kimseler için daha hayırlıdır. Başarılı olanlar/kurtulanlar, işte onlardır.

39. İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faizli borç Allah katında (Allah’ın koyduğu ekonomik sistemde) artmaz, Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekât ise (öyle değildir). İşte zekât verenler, mallarını kat kat artıracak olanlardır.


43. Öyleyse Allah tarafından, o geri dönüşü mümkün olmayan gün gelmeden önce, sen yüzünü (özünü) dosdoğru dine (İslam'a) yönelt! O gün insanlar gruplara ayrılacaklardır.

44. Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur. İyi işler yapanlara gelince, onlar da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar.

45. Bu, Allah’ın inanan ve iyi işler yapanları kendi lütfundan ödüllendirmesi içindir. O, kâfirleri sevmez.

ANKEBUT SURESİ

İniş Sırası: 85 • Mushaf Sırası: 29 • Mekki Sure • 69 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


8. Biz insana, ana-babasına iyi davranma görevini verdik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şeyi; Bana ortak koşman için seni zorlarlarsa artık onlara itaat etme! Dönüşünüz Bana’dır/Benim huzurumadır. Ben o zaman, yapmış olduğunuz şeyleri size haber veririm.

9. İnanıp salih amel/faydalı işleri en iyi şekilde yapanları ise; elbette iyilerin arasına katarız.


45. Sana vahyedilen bu Kitabı bağlantılarıyla birlikte oku, namazı da düzgün ve sürekli kıl. Namaz, cinsel günahlardan ve kötü şeylerden sakındırır. Allah’ın zikri / Allah'a ait doğru bilgi elbette her şeyden büyüktür / önemlidir. Allah, yaptığınız her işi bilir.

46. Yanlış davranış içinde olanları hariç ehlikitapla / kitaplarında uzman kişilerle en güzel yöntemle mücadele edin. Onlara deyin ki: “Bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim ilahımızla sizin ilahınız birdir. Biz ona teslim olmuş kimseleriz.”


56. Ey gerçeklere inanan kullarım! Şüphesiz yeryüzüm/arzım geniştir. (Bir işkence halinde hicret edebilir, yer değiştirebilirsiniz). O halde yalnız ve yalnız Bana kulluk edin.

57. Her nefis ölümü tadıcıdır/tadacaktır. Sonra da Bizim huzurumuza döndürülürsünüz.

Medeni Sureler

BAKARA SURESİ

İniş Sırası: 87 • Mushaf Sırası: 2 • Medeni Sure • 286 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki takva sahibi olasınız.

22. O ki, yeri sizin için döşek yaptı. Ve semayı/göğü de bina!.. Ve gökten/semadan su indirdi de; onunla sizin için tüm ürünlerden bir rızık çıkartmıştır. Öyleyse sizler de bile bile, Allah’a benzer varlıklar iddia etmeyin/ortaklar koşmayın!


40. Ey israiloğullari! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, size bağışladığım o nimetleri! Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, Ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Ve yalnız Benden korkun!..

41. Sizin yanınızdakini (Tevrat’ı) tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Ve onu inkâr eden(ler)in ilki olmayın. Benim ayetlerimi dünyalık karşılığında değiştirmeyin. Ve yalnız Benden korkun!..

42. Ve hak ile batılı (birbirine) karıştırmayın. Ve siz hakkı bile bile gizlemeyin.

43. Hem Namazı gereği gibi kılın ve Zekâtı (çalışıp üreterek) verin ve Rüku edenlerle/gönülden boyun eğenlerle birlikte, siz de gönülden boyun eğin/rüku edin…

44. İnsanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz? Sizler Kitabı (Tevrat’ı) da okuyup duruyorsunuz! Halâ anlamayacak mısınız?

45. (Allah’tan) yardım isteyiniz; sabrederek ve namazı gereği gibi kılarak!.. Şüphesiz bu, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.

46. Saygılı olanlar, Rableriyle yüzleşeceklerini ve onun huzuruna varacaklarını anlayanlardır.


109. Kitap ehlinden birçoğu, hakikat kendileri için de apaçık ortaya çıktığı halde, sırf hasetlerinden dolayı siz inandıktan sonra, sizi geriye döndürüp inkâr etmenizi isterler. Allah’ın onlar hakkındaki hükmü gelinceye kadar onları hoşgörün, kusurlarına bakmayın: Çünkü Allah her şeye kadirdir.

110. Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekâtı verin. Kendiniz için önceden yaptığınız her iyiliğin karşılığını Allah’ın katında bulursunuz. Yaptığınız her şeyi gören Allah’tır.


125. Kâbe’yi insanların toplanacakları ve güven içinde olacakları bir yer yaptık. Siz makam-ı İbrahim’i (İbrahim’in dua için durduğu yerleri), dua yerleri yapın. İbrahim ile İsmail’e görev verdik: “Evimi (Kâbe’yi); tavaf edenler, itikâfta bulunanlar, rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!” dedik.


148. Herkesin yöneldiği bir istikameti ve hedefi vardır ki ona yönelir. Öyle ise (ey inananlar!) siz de iyi ve güzel hedefler koyarak hayır işlerinde yarışın. Nerede bulunursanız bulunun, Allah hepinizi kendi katında (mahşerde) toplayacaktır. Şüphesiz ki Allah, her şeye gücü yetendir.

149. Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) doğru dur/dön. Bu elbette Rabbinden gelen bir gerçektir/haktır. Allah sizin yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.

150. Ve yine nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) doğru dur/dön. Ve siz (ey müminler), nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa (Kâbe’ye) çevirin ki, insanların elinde (size karşı kullanacakları) bir delil olmasın. Onlardan zalimler yine de yapacaklarını yaparlar! Öyleyse zalimlerden korkmayın, Benden korkun! Ta ki size (olan) nimetlerimi tamamlayayım. Umulur ki, böylece doğru yolu bulursunuz.

151. Size kendi içinizden bir Rasûl gönderdi; size ayetlerini okuyor, sizi (başınıza gelebilecek) her türlü kötülüğe karşı uyarıyor, ve sizi; Kitap ve Hikmet ile (problem çözme bilimi ve bilimsel gerçeklerle), bilmediklerinizi öğreterek geliştiriyor.

152. Öyleyse yalnız Beni zikredin (ne emrettiğimi hatırlayın) ki, Ben de sizi (af ve bağışlama ile) zikredeyim/hatırlayayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.

153. Ey inanıp güvenenler! Sabrederek ve salâtı ikâme ederek/namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle/direnenlerle beraberdir.

154. Allah yolunda öldürülenler için de: “Ölüler” demeyin! Hayır, onlar (bir çeşit) diridirler; ancak siz bunu anlayamazsınız.


158. Safâ ile Merve Allah’a kulluğun simgelerindendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe’yi tavaf ederse, o ikisini sa’y etmesinde bir günah yoktur.[*] Kim bir iyiliği içinden gelerek yaparsa bilsin ki her şeyi bilen ve yapılan iyiliğin karşılığını veren Allah’tır.

[*] Cahiliye Arapları Safa ile Merve tepelerine İsaf ve Naile adında iki put koymuştu. Müslümanlar bu yüzden sa’y’i terk ettiler. Bu âyet sa’yin o putlardan dolayı yapılmadığını bildirmektedir. “Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın” (Bakara 2/196) emri de say’i terk etmenin, bu iki ibadet için eksiklik olduğunu, mutlaka yapılması gerektiğini bildirmiştir.


168. Ey insanlar, yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın (ve ona uyanların) adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için apaçık saldırgan bir düşmandır.

169. O (şeytan) size ancak kötülüğü ve fahşayı/hayasızlığı ve bilmediğiniz şeyleri, Allah’a karşı söylemenizi/iftira etmenizi emreder (fısıldar).


172. Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.

173. Allah size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası (putları) adına kesileni haram etmişti. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz Allah; çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.


177. İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebîlere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır. Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolda kalanlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere verir. Namazı özenle ve sürekli kılar ve zekâtı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman da yükümlülüklerini yerine getirirler.Baskılara, zorluklara, bir de baskın anında olacaklara karşı dirençli olurlar. Özü sözü doğru olanlar bunlardır. Allah’tan çekinerek korunanlar da bunlardır.

178. Ey inanıp güvenenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür, köle/esir ve kadın olması fark etmez!.. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin varisi, velisi) tarafından affedilirse, örfe uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra haddi aşana çok acıklı bir azap vardır.

179. Ey akıl sahipleri! Kısası uygulamada sizin için hayat vardır. Umurlur ki (suç işlemeyerek) korunursunuz.

180. Birinize ölüm gelir de geriye mal bırakmış olursa, onu, anası, babası ve en yakınları arasında belirlenmiş paylara göre bölüştürmek,[*] içinizden Allah’tan çekinerek kendini koruyanlar üzerine farz kılınmıştır.

[*] “belirlenmiş paylara göre bölüştürme” diye meâl verdiğimiz bölüm şudur: “ٱلْوَصِيَّةُ لِلْوَٰلِدَيْنِ وَٱلْأَقْرَبِينَ بِٱلْمَعْرُوفِ” Buradaki ٱلْوَصِيَّةُ = el-vasiyyeh, birine belli bir görev yüklemektir (Lisân). El-vasiyyeh’deki “el” takısı muzafun ileyhten ıvazdır; vassiyet’üt-taksîm = paylaştırma görevi, anlamındadır. El-maruf =ٱلْمَعْرُوفِ da paylaştırmanın, miras âyetlerindeki ölçülerin iyice düşünülerek elde edilen sonuçlara göre yapılması gerektiğini ifade eder.

181. Bunu duyduktan sonra payları kim değiştirirse, günahı değiştirenlerin boynunadır. Dinleyen ve bilen Allah’tır.

182. Mirası paylaştıran kişi,[1*] bir tarafa meyletmekten veya günaha girmekten korkar da mirasçıları uzlaştırırsa, yanlış yapmış[2*] olmaz. Çokça bağışlayan ve iyiliği bol olan Allah’tır.

[1*] "Mirası paylaştıran” diye tercüme ettiğimiz “mûsin= موص ” kelimesi sözlüklerde ‘mûsil = موصل’ maddesi altında açıklanmaktadır. Mûsil kelimesinin anlamı, bir şeyi diğerine ulaştırandır. (Mekâyîs)

[2*] Ayetteki إِثْمَ =ism, kişiyi sevaptan yani iyiliklerden ve doğallıktan uzaklaştıran davranış anlamındadır. (Müfredât).

183. Siz ey iman edenler! Oruç tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi size de yazıldı; belki bu sayede takvâya erersiniz:

184. (Orucu,) Sayılı günlerde (tutun). Sizden kim hasta veya yolculuk halinde olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Oruca gücü yetenlerin bir miskini doyuracak kadar fidye[*] (fitre) verme görevleri vardır. Kim bir iyiliği fazlasıyla yaparsa onun için daha iyi olur. Bilseniz (hasta veya yolcu iken de) oruç tutmanız sizin için daha iyidir..

[*] Âyete göre oruç tutabilecek olan herkesin, bir çaresizi doyurması yani fitre vermesi gerekir. Abdullah b. Ömer demiş ki; “Allah’ın Elçisi, fıtır veya Ramazan sadakasını, erkeğe, kadına, hüre ve köleye, hurmadan bir sa’(3920 gr) veya arpadan bir sa’ olarak farz kıldı. İnsanlar bunu yarım sa’ buğdayla denkleştirdi.” (Buharî, Zekât 77)

185. (Sayılı günler) İnsanlığa rehber olan ve rehberin açıklayıcı ayetlerinden oluşan Kur’an’ın[*], o Furkan’ın indirildiği Ramazan ayıdır. Sizden kim o ayı yaşarsa onu oruçlu geçirsin. Kim de hasta yahut yolculuk halinde olursa, o günlerin sayısı kadar diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bunlar, sayıyı tamamlamanız, (orucun bittiği gün) sizi doğruya yöneltmesine karşılık Allah’ı tekbirlerle anasınız (bayram namazı kılasınız). ve ona karşı görevinizi yerine getirmeniz içindir.

[*] Kur’ân, âyetler kümesi demektir. Ramazan için “Kur’ân’ın indirildiği ay” ifadesinin kullanılması, ilk inen âyetlerin bir âyetler kümesi halinde olduğunu gösterir.


187. Oruç gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize ihanet ettiğinizi bildi de yüzünüze baktı ve sizi affetti. Artık onlarla birleşebilirsiniz. Allah’ın sizin için yazacağını (çocuk sahibi olmayı) isteyin. Fecirden /doğu ufku boyunca oluşan yarılmadan dolayı, ak çizgi kara çizgiden size göre net olarak ayrılıncaya kadar yiyin, için; sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde itikâf halinde iken kadınlarınızla birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, bunlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlara böyle açıklar ki kendilerini yanlışlardan korusunlar.

188. Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Bile bile günaha girip insanların mallarından bir parça yemek için malınızı (rüşvet olarak) yetkililere vermeyin. [*]

[*] Âyet rüşveti yasaklamaktadır. Rüşvet, başkasının malını bile bile haksız yere yemek için yetkililere mal vermektir. Kişi, kendi hakkını almak için yetkililere mal vermek zorunda kalırsa verene değil, alana haram olur.


190. Allah yolunda, sizinle savaşanlarla savaşın ve haksız saldırı yapmayın.[*] Allah, haksız saldırı yapanları sevmez.

191. (Savaşta onları) Tespit ettiğiniz yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden, siz de onları çıkarın. Bu fitne (savaş ateşi) adam öldürmekten ağır bir suçtur. Mescid-i Haram[*] yanında onlarla savaşmayın, kendileri savaş açarlarsa başka. Eğer savaşırlarsa, onları öldürün. O kâfirlerin cezası işte böyledir.

[*] Mescid-i haram, Mekke’de Kâbe’nin bulunduğu yerin adıdır.

192. Savaşmaktan geri dururlarsa[*] (onlara ilişmeyin, çünkü) Allah bağışlar, ikramı boldur.

[*] “Eğer barışa yanaşırlarsa, sen de barıştan yana ol ve Allah’a güvenip dayan. Her şeyi dinleyen ve bilen O’dur. Sana oyun kurmak isterlerse Allah sana yeter. Seni, kendi yardımıyla ve müminlerle destekleyen O’dur.” (Enfâl 8/61-62)

193. (Geri durmazlarsa) Onlarla savaşın ki fitne (savaş ateşi) yok olsun ve Allah’ın koyduğu düzen[1*] hâkim olsun. Savaşmaktan geri dururlarsa yanlış yapanlardan[2*] başkasına düşmanlık edilmez.

[1*] Dinde zorlama olamayacağı için istenen, herkesin Müslüman olması değil, Allah’ın düzeninin hâkim olmasıdır.

[2*] Zalim, yapmaması gerekeni yapana denir. Bunlar, o toplum savaşmaktan geri durmayı tercih etmesine rağmen, içlerinden çatışmayı devam ettirmek gayretinde olanlardır.

194. Haram[1*] aya saygı, haram aya saygı duyanlara karşıdır; yasaklar karşılıklıdır[2*]. Size kim saldırırsa, o saldırıya denk bir saldırı yapın. Allah’tan çekinip korunun. Bilin ki Allah, kendisinden çekinip korunanlarla beraberdir.

[1*] Haram aylar, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır.

[2*] Haram ayda savaş yasağı, o yasağa saygı gösterenlere uygulanır.

195. Allah yolunda harcama yapın da kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.[*] Güzel davranın. Allah güzel davrananları sever.

[*] Allah yolunda harcama, en zayıf kesime olacağı için güven ve tatmin ortamının doğmasına yol açar.

196. Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın.[1*] Eğer engellenecek olursanız, kolayınızda olan bir hedy kesin. Hedy, mahilline[2*] varıncaya kadar da başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden biri hasta olur yahut başında bir rahatsızlığı bulunur da tıraş olursa, fidye olarak ya oruç ya sadaka ya da kurban gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden yararlanan kişi, kolayında olan bir hedy keser. Bulamayan, üç gün hacda, yedi gün de geri döndüğünde oruç tutar. Toplamı on gün eder. Bu, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun. Bilin ki Allah, yapılan işle orantılı sevap verir.

[1*] Müslümanlar başlangıçta say yapmıyorlardı. Bu âyet onu emretmiştir. (Bakara 2/158)’in dipnotuna bkz.

[2*] Hedy, hacının yanında getirdiği kurbanlık hayvandır. Mahill, kesim vakti veya kesim yeri demektir. Hedyin kesim yeri harem bölgesi, kesim vakti de kurban bayramı günleridir (Hac 22/28).

197. Hacc’ın (başlangıç ve bitiş) zamanı belli aylardır (Şevval, Zilka’de ayları ile Zilhicce ayının ilk on günü). İşte her kim o aylarda (ihram ve Telbiye = Lebbeyk...) ile) Hacc’ı bilfiil kendine farz kılacak olursa, artık Hacc’ta karısıyla cinsel ilişki ile cinselliği tahrik edici söz ve hareketler, hakaret sözleri ve tartışma yoktur. Hayırdan ise, her ne yaparsanız, Allah onu bilir. Bir de, Hacc yolculuğu için azık hazırlayın (başkasına yük olmayın). Ancak şüphesiz azıkların en hayırlısı (öbür dünya yolculuğu için gerekli olan) takvâdır. Hem de, yalnız Bana karşı takvâ üzere olun (emre muhalefetten, cezadan sakının), ey gerçek akıl sahipleri!

198. (Hac aylarında) Rabbinizden bir ikramın (kazancın) peşinde olmanızın size bir günahı olmaz.[*] Arafat’tan sel gibi aktığınız zaman Meş’ar-i Haram yanında (Müzdelife’de) Allah’ı anın (namaz kılın). O size nasıl gösterdiyse, öyle anın (namaz kılın). Doğrusu, bundan önce yanlış yoldaydınız.

[*] Eskiden hac aylarında panayırlar kurulurdu. Âyete göre hacı, kazanç amacıyla panayırlara katılabilir.

199. Sonra insanların (daha önce) aktıkları gibi siz de akın. Allah’tan bağışlanma isteyin. Allah bağışlar, iyiliği boldur.

200. Hacda yapmanız gereken ibadetleri yerine getirirken Allah’ı, babalarınızdan öğrendiğiniz gibi, hatta daha güçlü dualarla anın. İnsanlardan kimi der ki: “Rabbimiz! Bize ne vereceksen, bu dünyada ver!” Onun ahiretle ilgili bir kazanımı olmaz.

201. Onların kimi de: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru” der.

202. Her iki tarafın da kazançlarından bir payı vardır. Allah hesabı çabuk görendir.


203. Allah’ı (babalarınızdan öğrendiğiniz gibi bayramın birinci gününün ardından) peş peşe gelen günlerde de anın. Kim acele eder, iki gün içinde dönerse doğruluktan uzaklaşmış olmaz. Geciken (ve bir gün daha kalan) kişi de yanlış yapmış olmaz. Bu, yanlışlardan sakınanlar içindir. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin.


208. Ey inanıp güvenenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size saldırgan bir düşmandır.

209. Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah; gerçekten mutlak güç sahibidir, doğru hüküm/karar verendir.


215. Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o; ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”

afrikadaki açlık

Afrika'da her yıl 7 milyon insan ölüyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki savaşlar nedeniyle 30 milyon kişinin kıtlık tehlikesiyle yüz yüze olduğunu belirtti. Allah üstteki ayet ve benzerlerinde fakirlik, açlık vs için harcama yapmamızı söylüyor.


219. Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için, (sizin bilmediğiniz görünmeyen bazı) yararlar vardır. Ama kötülükleri yararlarından daha büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan fazlasını!” Allah size ayetleri böyle açıklıyor, umulur ki düşünürsünüz.


221. Allah'a tam inanıp güveninceye kadar, müşrik kadınlarla (Allah'la arasına başkalarını koyanlarla) evlenmeyin. Allah'a tam olarak inanıp güvenen esir kadın, müşrik kadından elbette iyidir; isterse sizi çok etkilemiş olsun. Allah'a tam inanıp güveninceye kadar, müşrik erkeklere kız vermeyin. Allah'a tam olarak inanıp güvenen esir erkek, müşrikten elbette daha iyidir; isterse sizi çok etkilemiş olsun. Onlar sizi ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle Cennet’e ve günahlardan arınmaya çağırır. Allah âyetlerini insanlara açıklar ki akıllarını başlarına toplasınlar.

222. Sana kadınlardaki adet ve lohusalık kanamalarını[1*] soruyorlar. De ki: “O bir sıkıntıdır.” Kanama devam ederken onları rahat bırakın[2*], temizleninceye kadar da yaklaşmayın. (Adet kanı kesilip) Tertemiz olduklarında onlara Allah'ın size buyurduğu yerden varın.[3*] Allah tevbe edenleri (hatasından tam olarak dönenleri) sever, temizlenenleri de sever.

[1*] Ayette geçen el-mahîd(المحيض), hem adet hem lohusalık anlamına gelir.

[2*] Kadınlardan cinsel olarak uzak durma bir sonraki “temizleninceye kadar yaklaşmayın” ifadesiyle zaten emredilmektedir. Burada söz konusu olan, onları ruhsal olarak sıkıntıya sokacak davranışlardan uzak durmaktır.

[3*] Dölyatağından yaklaşın, “Allah’ın sizin için yazacağını (çocuk sahibi olmayı) isteyin.”(Bakara 2/187)

223. Kadınlarınız sizin için ekim yeridir. Ekim yerinize hoşunuza giden şekilde varın,[1*] kendiniz için ön hazırlık yapın. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının ve O’nun karşısına çıkacağınızı bilin. Bunu (bu iyileştirmeyi), inananlara müjdele.[2*]

[1*] Ekim yeri, ürün alınan yerdir. Dölyatağından olmak şartıyla hoşa giden şekilde ilişkiye girilebilir.

[2*] Tevrat’a göre adetli ve lohusa kadın kirlidir, kanaması bitip üzerinden yedi gün geçmedikçe dokunduğu ve üstüne oturduğu her şey kirlenir. Ona veya onun dokunduğu şeylere dokunan da akşama kadar kirli kalır. O kadınla cinsel ilişki haramdır (Levililer 15/1933, 18/19). Bu âyetler, bu konuda sorulan sorulara cevap olarak inince Nebîmiz: “Onlarla aynı evde bulunun, ilişki dışında her şeyi yapın (Tahavî, Ahkam’ul-Kur’ân).” dedi. Âyete göre bu sadece bir sıkıntıdır. Sıkıntı da namaza engel değildir. “Müminler! Sarhoşsanız, ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa 4/43) buyurulması namazla ilgili tek yasağın sarhoşluk olduğunu gösterir. Orucu bozan yeme içme ve cinsel ilişkinin de adet görme ile bir ilgisi yoktur. Bu yüzden Adetli kadın, namazını kılmalı ve orucunu tutmalıdır. Bu konuda yasak koyan mezhepler, önceki durumdan etkilenmiş olabilirler.

224. Yaptığınız yeminlerde, Allah’ı, iyilik yapmanıza, takvânıza (kendinizi korumanıza) ve insanların arasını düzeltmenize engel yapmayın.[*] Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.

[*] “Allah Teala, Nebîmizin yaptığı böyle bir yemini bozmasını emretmiştir. “Ey Nebi! Allah’ın özel olarak sana helal kıldığını, neden kendine haram kılıyorsun? Eşlerinin gönlünü etmeye çalışıyorsun. Neyse ki Allah bağışlar, ikramı boldur.Allah, bu tür yeminlerinizi bozmayı size farz kılmıştır. Allah, sizin en yakınınızdır. Her şeyi bilen ve bütün kararları doğru olan O’dur.” (Tahrim 66/1-2) Nebîmiz şöyle demiştir:“Günaha yemin edenin yemini, yemin değildir. Akraba ile ilişkiyi kesmeye yemin edenin yemini de yemin değildir.” (Ebu Davud, Talak 7, Hadis No 2191) “Bir konuda yemin eder, sonra başkasını hayırlı görürsen, yeminini boz, kefaretini ver ve hayırlı gördüğüne yönel.” (Buhari, Eyman, 1)

225. Allah, boş bulunarak yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilinçli olarak yaptıklarınızdan sorumlu tutar. Çokça bağışlayan ve yumuşak davranan Allah’tır.


233. Analar çocuklarını iki tam yıl emzirsinler.[1*] Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Anaların marufa uygun yiyeceği ve giyeceği, çocuğun babasına aittir. Kimseye gücünün üstünde yük yüklenmez. Çocuğu yüzünden ne ana zarara sokulur ne de baba. Mirasçının[2*] sorumluluğu da aynıdır. Anne ve baba, karşılıklı anlaşma ve danışma ile çocuğu sütten kesmek isterlerse, ikisi için de günah olmaz.[3*] Çocuklarınıza sütanne tutmak isterseniz, ücretini marufa[4*] uygun olarak ödedikten sonra, size bir günahı olmaz. Allah’tan çekinerek korunun. Bilin ki her şeyi gören Allah’tır.

[1*] Çocuğu emzirme, onu doğuran annenin görevidir.

[2*] Baba vefat etmişse emziren annenin barınma ve geçinmesi için gereken masrafı babanın mirasçısı karşılar.

[3*] Eşlerin karşılıklı anlaşma ve danışmalarıyla iki yıl dolmadan, çocuk sütten kesilebilir.

[4*] Maruf, bilinen demektir. Bu bilgi ya Kur’ân’dan ya da ona aykırı olmayan gelenekten elde edilir.

234. Erkeklerinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına dört ay on gün beklesinler. Sürelerinin sonuna vardıklarında, kendileri için marufa uygun olarak yaptıkları şeyin size bir günahı olmaz.[*] Yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilen Allah’tır.

[*] Kocası ölen kadın, iddeti bitince istediği kişiyle evlenebilir. Evliliği sadece marufa uygunluk açısından denetlenir

235. (İddet bekleyen) kadınlara üstü kapalı evlenme teklifi yapmanız veya niyetinizi içinizde saklamanız günah değildir. Allah bilir ki siz bunu ileride onlara anlatacaksınız. Ama birbirinize gizlice söz vermeyin, marufa uygun bir söz söylerseniz başka. Bu Kitap’ta belirlenmiş olan süre sona erinceye kadar,[*] aranızda evlilik bağı kurma kararı almayın. Bilin ki Allah içinizde olanı bilir. Öyleyse, ondan çekinin. Bilin ki Allah çok bağışlar, yumuşak davranır.

236. Kadınları, mehirlerini[1*] kesinleştirmeden ve ilişkiye girmeden boşamanızın size günahı olmaz. Onlara yararlanacakları şeyler verin.[2*] İmkânı olan gücü ölçüsünde, darlık içinde olan da gücü ölçüsünde, marufa uygun olarak versin. Bu, güzel davrananlar üzerine bir borçtur.

[1*] Mehir, evlenen erkeğin, eşine vermek zorunda olduğu maldır. Miktarını eşler, karşılıklı anlaşma ile belirlerler.

[2*] (Bakara 2/237) ’de kesinleşmiş mehrin yarısının verilmesi emredildiğine göre, “marufa uygun” yararlandırma, erkeğin imkânları dikkate alınarak belirlenen emsal mehrin yarısı olur.

237. Mehirlerini kesinleştirdiğiniz kadınları ilişkiye girmeden boşarsanız, kesinleşen mehrin yarısını vermelisiniz. Kadınlar veya nikâh düğümü elinde olan eş,[*] hakkından vazgeçerse başka. (Ey erkekler!) Sizin vazgeçmeniz, takvâ (konumunuzu koruma) açısından daha uygundur. Aranızdaki farkı unutmayın. Yaptığınız her şeyi gören Allah’tır.

[*] Erkeğin boşamasına talak denir. Talak sözlükte düğümü çözmektir. Bu yüzden nikâh düğümü erkeğin elindedir.


240. Vefat ettiğinde geride eş bırakacak olan erkekleriniz, eşlerinin, evden çıkarılmadan, bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Kendileri çıkarlarsa, marufa uygun olarak yaptıkları şeyden dolayı size bir günah olmaz. Üstün olan ve kararları doğru olan Allah’tır.[*]

[*] Kadın, evi hemen terk edebileceği gibi dört ay on günlük iddetini bitirince de evlenip evden ayrılabilir.

241. Kocaları tarafından boşanmış kadınların da marufa[*] uygun menfaatleri (geçindirilme hakları) vardır. Bu, Allah’tan çekinenlerin üzerine borçtur.

[*] (Talak 65/6) âyette açıklandığı gibi.


254. Müminler! Size rızık olarak ne vermişsek, ondan hayra harcayın. Bunu; alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden yapın. Bunları görmemekte direnenler yanlışlar içindedirler.


261. Mallarını Allah yolunda infak[1*] edenler, toprağa bir buğday tohumu ekmiş gibi olurlar. O tohum yedi başak bitirir. Her başağında yüz dane olur. Gerekeni yapana[2*] Allah, bunun da kat kat fazlasını verir. Allah’ın imkânları geniştir, O her şeyi bilir.

[*] Nafak, tünel; infak da bir şeyi tünelden geçirmek gibidir. İnfakın Türkçe karşılığı harcamadır. Damarları tünele benzetirsek infak; kanın, gıda ve oksijeni hücrelere, hücrelerin ürettiklerini ilgili yerlere taşımasına benzer. Saklanan malın ve paranın kimseye faydası olmaz, ihtiyaçlılara ulaşması gerekir. Bu yüzden Kur’ân, daima infakı emreder. Allah rızası için infak, doğrudan ihtiyaçlıya ulaştığı için derhal tüketilir ve yeni üretimin kapısını açar. Ticaret de üretilen mal ve hizmetin, ihtiyaçlılara ulaşmasını sağladığı için bir çeşit infaktır. Mal, uzun süre saklanamaz ama para saklanabilir Allah Teâlâ, parayı kasalara koyup dolaşımına engel olanları ağır bir şekilde tehdit etmiştir. (Bkz. Tevbe 9/34-35)

[2*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. Özne insan ise “gerekeni yaptı” anlamına gelir. (Bkz. Müfredât).

262. Mallarını Allah yolunda harcayan sonra da yaptıkları iyiliği başa kakmayan ve incitmeyenler var ya, onlara Rableri (Sahipleri) katında ödül vardır. Onlar ne bir korku duyar ne de üzülürler.

263. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir.

263. Güzel bir söz söylemek ve bir hatayı örtmek, başa kakılıp karşı tarafı inciten bir yardımdan daha iyidir. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı olmaz, ama O, yumuşak davranır.

264. Müminler! Başa kakarak ve inciterek yardımlarınızı değersizleştirmeyin! İnsanlara gösteriş olsun diye malını harcayan, ama Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kişi gibi davranmayın! Onun durumu, üzerinde toprak olan kayaya benzer. Bol yağmur yağar ve orayı çıplak bırakır. Böyleleri çalışmalarından bekledikleri sonucu alamazlar. Allah, âyetleri görmezlikten gelen bir topluluğu yola getirmez.

265. Allah’ın rızasını kazanmak ve kendilerini sağlama almak için mallarını harcayanlar, yüksekçe yere kurulu olup bol yağmur alan ve iki kat ürün veren bir bahçenin sahibi gibidirler. Yağmur yağmasa bile bir çisenti olur. Yaptığınız her şeyi gören Allah’tır.

266. (Bir kişi düşünün:) İçinden sular akan arkları, her üründen veren, hurması ve üzümü olan bir bahçesi var, ama ihtiyarlık gelip çatmış, evladı da korunmaya muhtaç halde. Ateşli bir kasırga vurmuş, bahçeyi yakıp kavurmuş. Onun yerinde olmayı hanginiz ister? Allah, âyetlerini size böyle açıklar ki iyice düşünesiniz.[*]

[*] Zengin de bir gün yardıma muhtaç hale gelebilir. Dolayısıyla darda olana yardım, kendine yardımdır.

267. Müminler! Kazandıklarınızın temizlerinden ve yerden sizin için çıkardığımız şeylerden hayra harcayın! Gözünüzü kapamadan almayacağınız kötü şeylerden vermeye kalkmayın! Bilin ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, ne yaparsa güzelini yapar.

268. Şeytan sizi yoksul düşmekle korkutur ve çirkin işler yapmanızı ister. Allah ise suçunuzdan arındırma ve ikramda bulunma sözü verir. İmkânları geniş olan ve her şeyi bilen Allah’tır.

269. Gerekeni yapana Allah, hikmeti[1*] verir. Kime hikmet verilirse, ona çokça iyilik yapılmış olur. Bu bilgiye (hikmete) sağlam duruşlu (ulü’l-elbâb)[2*] olanlardan başkası ulaşamaz.

[1*] Hikmet, doğru hüküm demektir. Allah her nebîye kitap ve hikmet vermiştir (Âl-i İmrân 3/81). Hikmet, Allah’ın indirdiği ve yarattığı âyetlerden çıkarılan doğru hükümler ve o hükümleri çıkarma yöntemidir.

[2*] “Sözü dinleyip en güzeline uyanlar, Allah’ın doğru yolda saydığı kişilerdir. İşte ulü’l-elbâb onlardır.” (Zümer 39/18)

270. Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur.

271. Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz; bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

272. Yardım ettiğin kişileri doğru yola getirmek senin görevin değildir[*] ama Allah, gerekeni yapanı doğru yola getirir. Hayra yapacağınız her harcamanın faydası kendinizedir. Harcamayı, sırf Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yapmalısınız. Hayra yapacağınız her harcamanın karşılığı size tam olarak verilir ve haksızlık görmezsiniz.

[*] Yardım yaptığımız kişinin dini kimliği bizi ilgilendirmez. Muhtaç olan herkese yardım etmek gerekir.

273. Harcamayı, bütün vaktini Allah yolunda hizmetle geçiren ihtiyaç sahiplerine özellikle yapın. Onlar dışarıda dolaşıp çalışamazlar. Onurlu oldukları için de durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Onları yüzlerinden tanırsın. Kimseden yalvar yakar bir şey istemezler. Hayra yaptığınız her harcamayı bilen Allah’tır.

274. Mallarını gece gündüz, gizli ve açık hayra harcayanların ödülü, Sahipleri(Rableri) katındadır. Onların üzerinde bir korku olmaz, üzüntü de çekmezler.

275. Faiz yiyenlerin duruşu, şeytanın kandırıp aklını çeldiği kimselerin duruşundan farklı değildir. Bu onların: “Alım-satım, tıpkı faizli işlem gibidir” demeleri sebebiyledir. Halbuki Allah, alım-satımı helâl, faizli işlemi haram kılmıştır. Kime Rabbinden / Sahibinden bir öğüt ulaşır da faizi bırakırsa, önceden aldıkları kendine kalır. Onun işi Allah’a aittir. Kim de devam ederse, onlar o ateşin ahalisidir, orada ölümsüz olarak kalacaklardır.

276. Allah, faiz gelirinin bereketini giderir[1*], sadakaları ise bereketlendirir[2*]. Allah, gerçekleri görmezlikte direnip duran, günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.

277. İman edip barışa / hayra yönelik değerler üreten, namazı / duayı yerine getiren, zekâtı verenler için Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar...

278. Ey inanıp güvenenler! Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının! Ona gerçekten güveniyorsanız, kalan faiz alacaklarınızdan vazgeçin!

279. Eğer vazgeçmezseniz, Allah ve resulü tarafından açılmış bir savaşın içinde olduğunuzu bilin. Tövbe ederseniz / dönüş yaparsanız ana mallarınız sizindir; ne haksızlık eder ne de haksızlığa uğrarsınız.

280. Borçlu darlık içindeyse rahata çıkıncaya kadar beklemek gerekir. Alacağınızı sadakaya / zekâta saymanız, sizin için daha hayırlıdır. Bunu bir bilseydiniz!

281. Ve öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürüleceksiniz; sonra herkesin kazandığı kendisine tam olarak ödenecek ve onlara haksızlık edilmeyecektir.

282. Ey inanıp güvenenler, birbirinize belli bir vadeye kadar borçlandığınızda borcunuzu yazın. Bir yazıcı, aranızda doğru olarak yazsın. Yazıcı Allah’ın bu ayette öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın. Yazıyı borçlu yazdırsın. Sahibi(Rabbi) olan Allah’tan çekinsin de borçtan bir şeyi eksiltmesin. Borçlu; sefih[1*], güçsüz[2*] veya söyleyip yazdıramayacak durumda ise onu velisi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. İki erkek yoksa bir erkek ile iki kadın da olur. Bunlar, şahitliğini kabul edeceğiniz kişilerden olsunlar. Kadınlardan biri unutur veya yanılırsa, diğeri hatırlatır. Şahitler çağrıldıklarında kaçmasınlar. Borç ister büyük ister küçük olsun, vadesi ile birlikte yazmaktan üşenmeyin. Allah katında böylesi daha düzgün, şahitlik için daha sağlam[3*], şüpheye düşmemeniz için daha uygundur[4*]. Aranızda alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanın size günahı olmaz. Alım satım yaptığınızda şahit tutun. Yazıcı da şahit de zarar görmesin; onlara zarar vermeniz, yoldan çıkmanız olur. Allah’tan çekinerek korunun. Bunu size Allah öğretiyor. Her şeyi bilen Allah’tır.

[1*] Beceriksiz, malının değerini bilmeyip, gereksiz harcama yapan.

[2*] Çocuk, bunak veya çok yaşlı.

[3*] Sağlam olan iki şeyi karşılaştırınca birine daha sağlam denir. Bu yüzden “şahitlik için daha sağlam…” sözü, onun sağlamının da olduğunu gösterir. Bu âyeti tam anlamak için ona benzeyen şu âyetleri okumak gerekir: “Müminler! Sizden biriniz ölüm döşeğinde vasiyet edeceği zaman içinizden güvenilir iki şahit tutsun. … Eğer şahitlerin günaha girdikleri anlaşılırsa ölenin hak sahibi iki yakını onların yerine geçsin ve şöyle yemin etsinler: Vallahi, bizim şahitliğimiz onlarınkinden daha doğrudur, biz haksızlık etmeyiz. Öyle olsa zalimlerden oluruz. Böylesi, şahitliği gereği gibi yapmalarının alt seviyesidir...” (Maide 5/106-108) Kadın erkek ayrımı olmaksızın güvenilir iki şahit, alt seviye olduğuna göre şahitler, iki erkek, iki kadın veya bir erkek ile bir kadın da olabilir.

[4*] “Daha doğru…” ile başlayan ifadeler, borcu yazmanın farz olmadığını ve tavsiye niteliğinde olduğunu gösterir.

283. Yolculukta olur da yazacak birini bulamazsanız, yapılacak olan rehin almaktır. Biriniz diğerine güvenir (borcu yazmaz, rehin de almaz) ise, kendine güvenilen kişi, Sahibi olan Allah’tan çekinerek korunsun da güveni kötüye kullanmasın[1*]. Şahitliği gizlemeyin. Kim gizlerse kalbi iyilikten uzaklaşır[2*]. Yaptığınız her şeyi bilen Allah’tır.

[*] Âyete göre birbirine güvenenler, borçları yazmayabilir, rehin almayabilir ve şahit de tutmayabilirler.

[*] Ayette âsim şeklinde ismi fail olarak geçen إِثْمَ =ism, kişiyi sevaptan yani iyiliklerden ve doğal yapısından uzaklaştıran davranış anlamındadır. (Müfredât).