Konular

Adem Aleyhisselamın Yaratılması İle İlgili Ayetler

İniş Sırasına Göre


SAD SURESİ

İniş Sırası: 38 • Mushaf Sırası: 38 • Mekki Sure • 88 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


71. Bir gün Sahibin meleklere “Balçıktan bir beşer yaratıyorum” dedi.

72. “Onu tamamlayıp içine ruhumdan üfleyince ona secdeye kapanın.”

73. Bütün melekler birlikte (Âdem’e)secde ettiler.

74. İblis secde etmedi, büyüklendi ve emri görmezlikten gelenlerden (kafirlerden) oldu.

75. Allah ona, “İblis, elimle yarattığıma secde etmeni engelleyen ne oldu? büyüdün mü, yoksa kendini yüce görenlerden mi oldun[*]?”

[*] Demek ki ilk yoldan çıkan İblis değilmiş. Daha önce de kendini büyük görüp Allah’ın yolundan çıkmış olan cinler (melekler) olmuş.

76. İblis dedi: “Ben ondan iyiyim; beni ateşten yarattın ama onu balçıktan yarattın.”

77. “Buradan (Mele-i A’lâ’dan) çık; sen taşlananlardansın[*].

[*] Melekler, Allah tarafından görev verilmiş bizim açımızdan görünmezlik(cinlik) özelliği bulunan (cin olan) varlıklardır.. “Mele-i A’lâ” onların üst yetkilileridir. Kâfir olan cinler, Mele-i A’lâ’ya yaklaştırılmaz, taşlanırlar. İblis Mele-i A’lâ’da iken emri görmezlikten gelince taşlananlar arasına girdi.

78. Şüphesiz, hesap gününe kadar lânetim senin üzerindedir.”

79. ”Rabbim!” dedi: “Dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver.”

80. (Allah) buyurdu ki: “Haydi sen mühlet verilenlerdensin.

81. Bilinen vaktin gününe kadar.”

82. (İblis) dedi ki: “Öyleyse senin gücüne yemin olsun ki onların hepsini hayallere daldıracağım.

83. Ancak onlardan samimî olan/muhlis kulların hariç!”

84. Allah dedi ki “İşte bu gerçekleşir! Ama şu sözüm de gerçekleşecektir;

85. Cehennem’i senden yana olanla ve onlardan sana uyanlarla dolduracağım.”

ARAF SURESİ

İniş Sırası: 39 • Mushaf Sırası: 7 • Mekki Sure • 206 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


11. Atanızı yarattık, sonra biçim verdik. Daha sonra meleklere “Âdem’e secde edin!” dedik. Hemen secdeye kapandılar ama İblis öyle yapmadı. O, secde edenlere katılmadı.

12. Allah: “Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen ne oldu?” diye sordu. “Ben ondan iyiyim. Beni ateşten yarattın ama onu balçıktan yarattın.” diye cevap verdi.

13. Allah dedi ki “Yıkıl oradan! Orada büyüklük taslamaya hakkın yoktur. Defol! Sen değerini yitirenlerdensin.”

14. İblis: “Öyleyse tekrar dirilecekleri güne kadar beni yaşat.” dedi.

15. Allah dedi ki “Sen de yaşatılacaklardansın.”[*]

[*] İblis, Allah’tan süre, yani ömür istiyor. Ayetten anlaşılacağı üzere melekler (cinler) ömürlü varlıklar ve bunların bir kısmına kıyamet gününe kadar süre tanınmış. İlgili diğer ayetler:Hicr 15/37, Sad 38/80

16. Şeytan dedi ki “Madem beni aşırılığa sen sevk ettin[*], ben de senin doğru yolunun üstüne onlar için oturacağıma yemin ederim.

[*] İblis, yaptığı eylemin sorumluluğunun Allah’a ait olduğunu iddia etmektedir. Diğer bir ifadeyle “Sen, bu işin buraya varacağını biliyordun” demiştir. Günümüz kadercilik anlayışının temelinde de benzeri bir düşünce yapısı mevcuttur.

17. Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Göreceksin, onların çoğu sana karşı görevlerini yerine getirmeyecektir.”

18. Allah dedi ki “Emre itaatsizlikten kovulmuş olarak defol oradan! Hele onlardan biri sana uysun, cehennemi sizinle dolduracağım.”

19. “Bak Âdem, sen ve eşin şu bahçeye[*] yerleşin. Beğendiğiniz yerden yiyin ama bu ağaca yaklaşmayın. Yoksa yanlış yapmış olursunuz.”

[*] “Şu bahçeye” diye çevirdiğimiz kısım الْجَنَّةَ (el cennete) dır. Bu bahçe, yeryüzünde yaratılan ilk insan ve eşinin bulunduğu bahçe , yani Dünya’daki bir bahçedir. Bakara 2/35 ve dipnotuna bakınız..

20. Sonra Şeytan her birinin bedeninin örtülü yerlerini açıp diğerine göstermek için şöyle vesvese verdi[1*]: “Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması sadece hükümdar (saltanat sahibi)[2*] olmanızı ya da ölümsüzleşmenizi engellemek içindir.”

[1*] Adem ve Havva (a.s.) bu bahçede bulundukları sürece ne sıkıntı ne açlık çekecekler ne de çıplak kalacaklardı. (Ta Ha 20/118)

[2*] Elimizdeki Kur'ân nüshalarında melek olarak harekelenen (sesli harf kazanan) kelime , melik şeklinde de okunmuştur (Keşşaf). Melik, en üst yetkili, sultan ve hükümdar demektir. Bu okuyuşu, konuyla ilgili Taha 20/120. ayeti de onayladığı için âyete yukarıdaki anlam verilmiştir. Tefsir ve meallerde ‘melek’ kelimesi tercih edilmiştir. Ama Âdem aleyhisselamın kendine secde eden meleklere özenmesi çok uzak bir ihtimaldir. Kuran’ın esas nüshaları harekesiz Arapça olduğundan ve sonradan hareke eklendiğinden bu hatanın yapıldığı düşünülmektedir.

21. Onlara yemin etti: “Ben ikinizin de iyiliğini istiyorum.”

22. Böylece ikisini de kandırıp değerlerini düşürdü. İkisi de o ağaçtan tadınca açılması hoş olmayacak yerleri gözüktü. Bahçedeki yaprakları üst üste koyup örtünmeye başladılar. Rableri onlara şöyle seslendi: “Size bu ağacı yasak etmedim mi? Demedim mi Şeytan sizin açık düşmanınızdır?”

23. Dediler ki “Rabbimiz! Biz ne ettikse kendimize ettik. Bizi bağışlamaz (durumumuzu düzeltmez) ve bize acımazsan, kaybedenlere karışır gideriz.”

24. Allah dedi ki “İnin oradan! Biriniz diğerinin hakkına göz dikecek. Sizin için bu topraklarda karar kılınıp yerleşecek yer ve bir süreye kadar da geçineceğiniz şeyler bulunacaktır.”

25. (Allah) Dedi ki “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz, yine oradan çıkarılacaksınız.”

TAHA SURESİ

İniş Sırası: 45 • Mushaf Sırası: 20 • Mekki Sure • 135 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


116. Bir gün meleklere “Âdem’e secde edin!” demiştik, hemen secdeye kapanmışlardı ama İblis secde etmedi, direndi.

117. Dedik ki “Bak Âdem! Bu sana da eşine de düşmandır. Sakın sizi bu bahçeden çıkarmasın yoksa mutsuz olursun.

118. Burada ne açlık çekersin ne de çıplak kalırsın.

119. Burada susuz kalmaz, güneş ışığından etkilenmezsin.”

120. Şeytan hemen vesveseye girişti de dedi ki “Bak Âdem! Sana ölümsüzlük ağacını ve bozulmayacak bir saltanatı göstereyim mi?”

121. Sonunda ikisi de o ağaçtan yediler ve her birine diğerinin vücudu göründü. Üzerlerini bahçenin yapraklarıyla örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine karşı geldi ve yanlış bir yola girdi.

122. Sonra Rabbi ona fırsat verdi de kendine yönelmesini (tevbesini) kabul etti. Ona doğru yolu gösterdi.

123. Allah:“Her ikiniz de biri birinize düşman olarak o bahçeden inin!” dedi. “Benim tarafımdan size doğru yolu gösteren bir rehber gelirde kim o rehbere uyarsa artık o ne sapar, ne de mutsuz olur.”

124. Kim de kitabımdan yüz çevirirse onun sıkıntılı bir hayatı olur. (Mezardan) kalkış günü mahşer yerine kör olarak getiririz.”

İSRA SURESİ

İniş Sırası: 50 • Mushaf Sırası: 17 • Mekki Sure • 111 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


61. Bir gün meleklere: “Âdem’e secde edin” dedik; hemen secdeye kapandılar ama İblis öyle yapmadı. “Çamur olarak yarattığına secde mi ederim?” dedi.

62. Sonra ekledi: “Kendine baktın mı! Bana tercih ettiğin bu mu? Beni (mezardan) kalkış gününe kadar yaşatırsan birazı dışında onun bütün soyunu kendime bağlarım” dedi.

63. Allah dedi ki “Çek git buradan. Onlardan kim sana uyarsa hepinizin cezası cehennem olur; tam suça göre ceza...”

64. “Onların içinden gücünün yettiğini sesinle[1*] yerinden oynat; atlılarınla ve yayalarınla yönlendir[2*]. Mallarına ve çocuklarına ortak ol[3*]. Bir de onlara söz ver.” Şeytan sadece aldatmak için söz verir.

[1*] Vesvese, fısıldama, seslenme. Melek(cin) grubundan Şeytanların insanların göğsüne seslenme özelliği Nas Suresinde anlatılmıştır. Göğüste olan ruhtur.

[2*] Bunlar İblis'e uyan insanlar ve cinlerdir. En'am 6/112 ve Nas suresinde insan ve cin şeytanlarından ve insanları yoldan çıkarmak için yaptıkları davranışlardan söz edilir. Burada da İblis'in, insanları saptırmak için bütün yolları deneyeceği ifade ediliyor.

[3*] Onları birlikte yönetin.

65. “Kullarım üzerinde senin bir üstünlüğün (gücün,yetkin) yoktur[*]. Rabbinin onlara vekil olması yeter.”

[*] İster Müslüman, ister kâfir olsun, şeytanın hiç biri üzerinde bir üstünlüğü (gücü, yekisi) yoktur. O, sadece kendisine uyanları etkisi altına alabilir. Bu da şeytanın üstünlüğünden değil uyanların kendi iradesinden (tercihinden) kaynaklanır. (Bkz. İbrahim 14/22, Hicr 15/42, Nahl 16/99-100)

İş bitince Şeytan der ki “Allah’ın size verdiği söz doğru idi. Ben de söz verdim ama yalanım ortaya çıktı. Zaten üzerinizde bir üstünlüğüm yoktu; sizi sadece çağırdım, hemen bana uyuverdiniz. Öyleyse beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Beni dünyada Allah’a eş koşmanızı da görmezlikten gelmiştim. Yanlış yapanların payına düşen acıklı bir azaptır.”(İbrahim 14/22)

HİCR SURESİ

İniş Sırası: 54 • Mushaf Sırası: 15 • Mekki Sure • 99 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


26. Biz o insanı[*] kurumuş, yıllanıp kokuşmuş kara balçıktan yarattık.

[*] Adem’i.

27. Cânnı[*] da daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.

[*] Cinlerin atasını

28. Bir gün Rabbin meleklere demişti ki “Ben kurumuş, yıllanıp kokuşmuş kara balçıktan bir beşer (deri yapısı farklı bir canlı) yaratacağım.

29. Onu tamamlayıp içine ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın.”

30. Sonra bütün melekler birlikte (Âdem’e) secde ettiler..

31. Onlardan bir tek İblis ayrıldı; secde edenlere katılmamakta direndi.

32. Allah dedi ki “Bak İblis! Sana ne oldu da secde edenlere katılmadın?”

33. ”Kurumuş, yıllanıp kokuşmuş kara balçıktan yarattığın beşere secde edemem” dedi.

34. Allah dedi ki “Çık oradan! Sen taşlanacaksın.

35. Hesap verme gününe kadar hep dışlanacaksın (lanetlisin).”

36. (İblis) Dedi ki “Rabbim! Bunların tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre[*] ver.”

[*] Bu ayetten Meleklerin de ömürlü varlıklar olduğu ancak bazılarına kıyamet gününe kadar yaşama hakkı tanındığı anlaşılıyor.

37. (Allah) Dedi ki “Sen kendisine süre verilenlerdensin.

38. Belli günün vakti gelinceye kadar.”

39. İblis dedi ki “Rabbim! Beni aşırılığa sevk etmene karşılık[1] ben de bunlara dünyadakileri süsleyeceğim ve hepsini aşırılığa sevk edeceğim.

[*] Bu ayetten anlaşılacağı üzere İblis, kendi suçunu Allah’a atmaktadır. Günümüz kadercilik anlayışının temelinde de aynı mantık gözlemlenebilir. Kaderciler, her şeyin ezelden belirlenmiş olduğu kanaatiyle kendi hatalarını Allah’a mal etme eğilimi gösterirler.

40. Sana yürekten bağlı olanları değil.”

41. Allah dedi ki “Bu, bana varan doğru yoldur.

42. Kullarımın üzerinde senin bir üstünlüğün (gücün, yetkin) yoktur. Yanlışa saplanıp sana uyanlar başka.”

43. Cehennem bunların hepsinin buluşacağı yerdir.

44. Cehennem’in yedi kapısı vardır. Her kapıdan onların bir bölüğü girer.

SECDE SURESİ

İniş Sırası: 75 • Mushaf Sırası: 32 • Mekki Sure • 30 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


7. Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve o insanı ( Adem’i) yaratmaya çamurdan başlayan O’dur.

8. Sonra onun soyunu bir özden; zayıf bir sudan yaratmıştır.

9. Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş[*]; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!

[*] Ruh, Allah’ın emrinin içeriğidir.(Bkz:İsra 17/85). Ruhun bedene üflenmesi (sokulması) ile birlikte tüm özellikleri hayvanlarla aynı olan insan bedeninde oluşan yeni bir yapı, ayette açıkça bildirilmiştir. Bunlar basiret(uzak görüşlülük), dinleme (söz yoluyla bilgi aktarımı) ve gönül (duygusal / ruhsal yapı) özellikleridir. Hayvanlar görürler ancak basiretli değillerdir. Hayvanlar iletişim kurarlar ama dinleme (bir konu hakkında görüş alışverişi yapma, sohbet) özellikleri yoktur. Ayrıca gönül (duygusal yapı) de ruhun insana üflenmesi ile oluşan ve çok belirgin şekilde diğer canlılardan insanı ayıran bir özelliktir. Arapçası ‘fuad’ olan gönül, duygusal yapı, sağduyu, vicdan gibi çok karmaşık ve tamamiyle insani özelliklerdir. Bugün bile bilim insanlarının üzerinde çok önemli çalışmalar yaptığı bu alan, ilginç bir biçimde Türkçe’de “RUH BİLİMİ”, İngilizce’de “PSYCHOLOGY (psikoloji)” olarak isimlendirilmiştir. Ruhun varlığını temelde reddeden bu bilim dalının, hem Türkçe’de hem de diğer dillerde kendine isim verirken RUH kelimesinden (İngilizcesi psychic: ruhsal,ruhani) vazgeçememiş olması dikkate değer bir ikilemdir. Kendilerine isim verirken kullanıp, çalışmalarını yaparken yok saydıkları bu gerçek nedeniyle, bu alanda, tıp bilimin diğer sahalarına nispeten, aynı hız ve istikrarda bilimsel gelişmeler sağlanamamıştır. Oysa Kur’an, ruh bilimi konusunda çok sayıda bilgi (zikir) içermektedir. Ruh sağlığını korumanın en önemli yolunun kişinin fıtratını koruması (takva) olduğu ve bunun nasıl yapılacağı çok sayıda ayette bildirilmiştir. Yani Kur’an, ruh sağlığının tedavisinden önce korunmasını öğretir. Tedavi olarak ise Kur’an bilgisinin (zikirin) hayata geçirilmesini emreder. Allah, Kur’an’ın da bir ruh olduğunu (Şura 42/52), ve göğüslerimizde olan insan ruhuna şifa olduğunu (Yunus 10/5) bildirmektedir. Ruh bilimciler, mevcut çalışmalarına, Kur’an ayetlerini de dahil ettikleri takdirde, bu alanda çok daha ileri seviyelere gidilebilir. Ruh ve can’nın aynı şey olmadığını en belirgin şekilde bildiren ayet Zümer 39/42’dir.

Medeni Sureler

BAKARA SURESİ

İniş Sırası: 87 • Mushaf Sırası: 2 • Medeni Sure • 286 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


30. Sahibin (Rabbin) bir gün meleklere, “Yeryüzünde bir muhalif varlık[1*] yaratıyorum.” dedi. Melekler, “Orada tabii düzeni bozacak ve kan dökecek bir varlık mı yaratıyorsun? Ama sen yaptığını güzel yaparsın, sana içten boyun eğmemiz bundandır. Senden dolayı onu temiz sayarız.”[2*] dediler. Allah: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim!” dedi.

[1*] Muhalif varlık, halife’nin sözlük anlamıdır. Halife = خَلِيفَةً, arkada olma ve muhalefet etme anlamlarına gelen half = خلف kökündendir, mübalağa (abartı) için tâ ( ة)’nın eklenmesiyle oluşmuştur. (Lisan’ul-arab) Halîf ( خَلِيف ) kelimesi feîl = فعيل kalıbındadır. Bu kalıb hem ism-i fâil hem de ism-i mef’ul için kullanılır. İsm-i fâil olarak hâlif ( الخالف ), arkada kalan, birinin yerine geçen ve muhalif olan, ism-i mef’ûl olarak ( المخلوف ) da yerine başkası geçen, muhalefet edilen ve arkasında birini bırakan demektir. Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Gerekeni Rabbin yapsaydı elbette insanları bir tek ümmet/hepsini Müslüman yapardı. (Tercihi insanlara bıraktığı için) muhalif olmayı sürdüreceklerdir. ” (Hûd 11/118-119)

[2*] Takdîs ( تقديس ), arındırma demektir (Mekâyîs). Burada kastedilen düzen bozuculuktan ve kan dökücülükten uzak saymadır. “Nukaddisu lek” sözü, “nukaddisuhu lek” takdirindedir.

31. Âdem’e her varlığın ismini (neye yaradığını) öğretti[*], sonra onları meleklere gösterdi: “İddianızda haklıysanız bana şunların isimlerini söyleyin!” dedi.

[*] El - esma = الاسماء’daki el (ال) takısı muzafun ileyhten ıvazdır; esmâ’ul-mevcûdât = varlıkların isimleri anlamındadır. Allah Âdem’e varlıkların isimlerini, neye yaradıklarını ve onlardaki gizli bilgiyi öğretmişti.

32. Melekler, “Biz sana içten boyun eğeriz, bizde senin öğrettiğin dışında bilgi olmaz. Her şeyi bilen ve kararları doğru olan Sensin.” dediler.

33. Bunun üzerine Allah, “Âdem! Meleklere şunların isimlerini (neye yaradıklarını) söyle!” dedi. Âdem onlara o isimleri söyleyince, “Size dememiş miydim, ben göklerin ve yerin gaybını[1*] (gizlisini, saklısını) bilirim. Neyi açığa vurduğunuzu, içinizde neyi sakladığınızı[2*] da bilirim.” dedi.

[1*] O bilgi, melekler için gayb yani bilinemezdir. Âdem’e öğretildiği için onun açısından gayb olmaktan çıkmıştır.

[2*] Bu söz, meleklerin Âdem’i kıskandıklarını gösterir. Âdem’e secde emri, onlar için zor bir imtihan olmuştu.

34. Meleklere “Âdem’e secde edin!” dediğimizde hemen secdeye kapandılar ama İblis öyle yapmadı, büyüklenerek direndi ve kâfirlerden[*] oldu.

35. Dedik ki: “Âdem! Sen eşinle birlikte şu bahçeye[1*] yerleş; beğendiğiniz yerden çekinmeden[2*] yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa yanlış yapanlardan[3*] olursunuz”.

[1*] Orası dünyadaki bir bahçedir. Arapçada cennet, üstünde bitki örtüsü bulunan yer anlamındadır. (Bakara 2/30). ayete göre Âdem, dünyada yaratıldı ve kendine dünyadaki varlıkların bilgisi öğretildi. (Araf 7/25). ayete göre de o ve onun soyundan gelenler, burada yaşayacak, burada ölecek ve kıyamet günü yeniden yaratılışları burada olacaktır. Âdem ve Havva'nın dünyanın dışında bir yere götürüldüklerine dair tek bir delil yoktur. Onların yerleştirildikleri yer Ahirette müminlerin gideceği cennet olamaz. O Cennet, imtihan yeri değil, imtihanı kazananlara ödül olarak verilecek yerdir.

[2*] Âyetteki rağad= رغد , güzellik ve bolluk demektir (Müfredât). Ona, “hiç çekinmeden” anlamı vermemiz bundandır.

[3*] Zulüm, yanlış yapmaktır (Müfredât). Bu kökten kelimelere “yanlış yapma” anlamı vermemiz bundandır.

36. Sonra Şeytan, o ağaç yüzünden ayaklarını kaydırdı ve bulundukları yerden çıkardı. Onlara şöyle dedik: “İnin oradan! Biriniz diğerinin hakkına göz dikecek.[*] Sizin için bu topraklarda yerleşecek yer ve bir süreye kadar geçineceğiniz şeyler bulunacaktır”.

[*] Kelimenin kökü olan adv = عدو , sınırı aşmak ve uyumsuzluk demektir (Müfredât). Şeytan insana muhaliftir. Muhalefet karı-koca arasında da olduğu için Allah Teâlâ bunun normal karşılanmasını istemiştir.

37. Âdem Sahibinden (Rabbinden) uyarılar aldı[*] (ve tevbe etti). Sahibi (Rabbi) de tevbesini kabul etti. Dönüş yapanı (tevbe edeni) kabul eden, ikramı bol olan O’dur.

[1*] Sahipleri (Rableri) seslendi: “Size bu ağacı yasak etmedim mi? Demedim mi ki: Şeytan sizin açık düşmanınızdır?” Dediler ki: “Rabbimiz! Ne ettikse kendimize ettik. Bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, kaybedenlere karışır gideriz.” (Araf 7/22-23)

38. Onlara şöyle dedik: “Oradan hep birlikte inin![1*] Tarafımdan size bir rehber gelirse,[2*] rehberime uymuş olanlarda ne bir korku olur ne de üzüntü çekerler.”

[1*] İnin “ihbitû = اهْبِطُواْ ” emri çoğuldur. Arapça’da çoğul, en az üçü gösterdiğinden inenler; Âdem, Havva ve İblis’tir. İblis, bundan önce meleklik görevinden kovulmuştu. (Araf 7/13)[2*] Bu âyete göre Âdem o zaman Nebî değildi. Allah daha sonra onu, ailesi içinden seçip Nebî yapınca (Al-i İmran 3/33) kendisine bir rehber vermiştir. Rehber anlamı verdiğimiz hudâ =هُدًى kelimesi, bu surenin ikinci âyetinde Allah’ın kitabının tek özelliği sayıldığından buradaki rehber, Âdem’e verilecek kitaptır. O kitap, cinlerden olan İblis’i de ilgilendireceğinden onun için de bir rehber olur.

39. Yalan söyleyerek[*] âyetlerimizi görmezlikten gelenler ise cehennem ahalisidir. Onlar orada ölümsüz olarak kalacaklardır.

[*] Kezzebe = كذّب fiili “yalanlama” veya “çokça yalan söyleme” anlamına gelen tekzib = تكذيب kökündendir. Kelimenin geçtiği âyetlere, yerine göre “yalanlama” veya “yalan yanlış şeyler söyleme” anlamı verilmiştir.

NİSA SURESİ

İniş Sırası: 92 • Mushaf Sırası: 4 • Medeni Sure • 176 Ayettir

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.


118. Allah, şeytanı dışlamıştır (lanetlemiştir). O demişti ki "Ne olursa olsun, senin kullarından belli bir takımını ele geçireceğim.

119. Onları yoldan çıkaracağım. Onları beklentiler içine sokacağım. Onlara emredeceğim, en’âm’ın kulaklarını yaracaklar[1*]. Onlara emredeceğim, Allah'ın yarattığını (dinini) kesinlikle değiştirecekler[2*].” Bakın! Sizden kim o şeytanı, Allah ile arasına giren bir dost (veli) sayarsa apaçık bir hüsrana uğramış olur.

[1*] En'am; koyun, keçi, sığır ve devedir. Bunlar En'am 6/143-144. ayetlerde sayılmıştır.

[2*] - Fıtratı bozarlar. Rum Suresi 30/30. ayete göre Allah'ın dini fıtrat olduğu için ayete "dini bozacaklar" anlamı verilebilir.

120. O (şeytan), onlara söz verir, onları beklenti içine sokar. Şeytan, sadece aldatmak için söz verir.

121. Onların varacağı yer cehennemdir. Oradan kaçacakları bir yer de bulamayacaklardır.